MÜCADELE ANLAMLI BİR EGZERSİZDİR - Ağustos 2008

   Balkan Türkleri Dayanışma ve Kültür Derneğinin Genel Başkanlığını yürüttüğüm süre içerisinde yönetici arkadaşlarımla birlikte, bir hukukçunun taşıdığı tecrübe ve birikimi hep toplumsal yarar doğrultusunda kullandık.

   Hiçbir zaman ben ve çalışma arkadaşlarımız kişisel düşünce ve çıkarların ön planda tutulması anlayışının esiri olmadık. Ne Türkiye’de, ne de Bulgaristan’da hiç bir Siyasi Partinin oyuncağı olmadık. Arka bahçesi de olmadık. Hep siyaset üstü kaldık, daima devlet, millet ve insanoğlu menfaatlerini korumaya yönelik samimi mücadelenin savaşçısı olduk.

   İnsanın, devlet olarak örgütlenmesi hep var olan hayat mücadelesinde başarılı olabilmesi amacıyla yapılmıştır. Yönetim biçimi ne olursa olsun bireysel mücadelenin toplumsal mücadeleye dönüştüğü yer devlet organizasyonudur.

   Devlet bütününü oluşturan toplumsal varlık, kendi içerisinde insanın bireysel ve insanın örgütlenmiş şekliyle muhtelif öğelerden oluşur. İnsanın örgütlenmiş öğeleri ise dernekler, vakıflar, siyasi partiler ve sendikalardır.

   Bunlar tabi oldukları özel kanunlara göre ve kendi tüzükleri doğrultusunda faaliyet gösterirler. Mevzuattan kaynaklanan bu zorunluluğun ötesinde manevi olarak da bu amacı sahiplenebilmek en büyük mutluluktur. Hedeflenen amaca ulaşabilmek için ise gerekli mücadelenin verilmesi gerektiği ve mücadelenin başarı için ödenmesi gereken bir bedel olduğu akıllı insanların günümüzde kavradığı hayati gerçektir.

   Mücadele insanların, derneklerin ve devletlerin başarı için ödemeleri gereken bir bedeldir. Mücadelenin sonucunda başarı için ise hiç şüphesiz azim, kararlılık, cesaret, sabır, daimi ve süreklilik içerisinde planlı ve geleceği beyin gözüyle öngörerek yapılacak bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Bir mücadelenin sonucunda elde edilen başarının ise kalıcı olması mücadelenin kıymetinin bilindiğinin göstergesidir. Başarı kalıcı olursa verilen mücadeleyi anlamlı kılar.

   Mücadele sonucu elde edilen başarının ise kalıcılığının sağlanması bu başarının sahiplenilmesi ve gelecek nesillere doğru yollarla aktarılması gerekir. Ayrıca da, mücadeleyle elde edilen başarıya yeni mücadeleler eklenmesi elde edilen başarının kalıcılığının sağlanmasının yanı sıra elde edilen başarının mükemmelleştirilmesi de sağlanır.

   İşte bu nedenle nesilden nesle aktarılan mücadeleler ve elde edilen başarılar arasında isabetli bir sürekliliğinin ve zincirin oluşması bizlere ESAS GERÇEK BAŞARIYI GETİR.

   Bu yukarıda saydıklarımızı başaranlar, dünyada devlet olarak süper güç, G-6 veya G-8 (gelişmiş devletler) olarak adlandırılırlar. Amerika Birleşik Devletleri milli menfaatleri doğrultusunda Irak, Afganistan veya dünyanın herhangi bir yerinde askeri operasyonlar yapabiliyorsa, çıkarlarını koruyabiliyorsa bunun bir tesadüf olmadığını anlamak zorundayız.

   İsrail’in bugün Anayasa anlamında Tevrat’ın anayasa olarak kabul edilmesi ve binlerce yıl verilen mücadele sonucu elde edilen başarıların ciddi ve inançla yürütülen mücadeleler sonucunda elde edilen sonuçlar olduğu anlamak zor değildir.

   Rusya’nın Gürcistan’a karşı dünyanın gözü önünde çıkarlarını koruma uğruna yaptığı askeri operasyon bizlere, anlayanlara önemli ibret verici mesajlar vermektedir.

   Tüm bunlar, Güçlü devlet olmanın yolu samimi ve istikrarlı, planlı ve öngörülü mücadelelerle olunabileceğini bizlere açıkça ispatlamaktadır. Uluslararası ilişkilerde önemli olan hukuk yapıcı bir devlet nitelliğini kazanmaktır. Hukuk çerçevesinde başka devletlere kendi menfaatleri doğrultusunda antlaşmalar imzalatabilen, oluşturduğu kurumların varlığını ve işlevselliğini başka devletlere kabul ettirebilen devletler güçlü devletler sayılırlar.

   Günümüzde eğitim almış, belli dünya birikimine sahip ve düşünebilen her insanın hayalinde güçlü bir devlete sahip olmak, güvenlik ve refah seviyesinin maksimum seviyede olması en önemli istemdir.

   Devletler canlı varlıklar değildir. Devlet bireyin yansımasıdır. Bireyin toplumda örgütlenmesi, sahip olunan pozitif enerjinin birleşmesi ve bu enerjinin aynı amaç ve hedefe yönelmesi ancak bir mücadeleyle mümkündür.

   Bu başarılı mücadele güçlü bir devleti meydana getirir. Burada bütün zorluk bireyler enerjisinden azami faydanın sağlanması yol ve yöntemlerin bulunmasında yatar.

   Düşünebilen, hayatta varlıklarına felsefik bir anlam katabilen bireylerin örgütlenmesi daha kolaydır. Yapay, sadece hemşerilik örgütlenmelere dayalı, çamurdan olsun ama hemşerim olsun anlayışı Türkiye’mizi başarısız kılmaktadır. Her alanda kaliteden uzaklaşmamıza neden olmaktadır.

   Bu şekilde devletimizin istenilen seviyeden çok uzaklarda olmasına sebebiyet verilmektedir. Böyle bir anlayışla yapılan mücadeleler toplumda birlik ve beraberliği değil ayrışmayı getirir. Enerjimizin farklı yönlere kanalize edilerek boşa harcanmasına neden olunur.

   İşte böyle bir ortamda Balkanlardan biz gelenler yüksek eğitim düzeyimizle, elde edilen birikimlerin Türkiye’mize aktarılması zamanı gelmiştir. Egemen olan yanlış siyasi anlayışın ve örgütlenme tarzının değiştirilmesi için ciddi bir şekilde mücadele vermeliyiz.

   Bugün sadece vergi vermek, kanunlara uymak iyi bir vatandaş olmak için yeterli değildir. Birikime sahip, fakat bu tecrübe ve birikimlerini devleti için harcamayan, devlet için mücadelelerden uzak duran bireylerin günümüzde pasif kalarak çok sevdikleri devlete en büyük zararı verdiklerini anlamaları gerekiyor.

   Balkan Türkleri Dayanışma ve Kültür Derneği bu tarihi misyonu üstlenmiş, doğru mücadelenin doğru yöne kanalize edilmesi için toplumsal rehber olan, Türkiye’mize ışık olan ciddi ve samimi bir sivil toplum örgütüdür. Mücadele etmek hayatımıza anlam katan en önemli egzersizdir.

   Bu egzersizi yapmayanlar, mücadeleden uzak duranların var olup, olmamaları arasında hiçbir fark yoktur. Ben varım diyenler toplumsal mücadelede katılımcı olmaları ve yanımızda yerini almalıdırlar. Derneğimizin faaliyetlerine katılmak sizin mücadele egzersizinizdir. Var olup, olmamanızın tercih sebebidir. Bu anlamlı mücadele ve egzersiz toplum olarak hayatımızdan asla eksik olmasın.